Kaybetmek doğuştan gelen bir yükümlülük gibiydi
Ellerin en çok vedalara alıştı
Biteceğini bildiğin hayatı yaşamalıydın yine
Her sabah kalktığında bu düşünceyle
Ve yine biteceğini bildiğin halde günün
Bir gülümseyişle bakmalıydın aynaya
Geceleri gizli bir sevgili gibi buluşmalıydın
Köşe bucak, görünmemek için gözyaşıyla
Ve yokluklarda ilerlemek gerekiyordu
Ağlamak aslında son olduğunu düşünmediğin için devam ediyordu
Hayaller kurulur her günün başında
Ve bir sonraki gün için de, sonunda
Umutlar tekrar edilir defalarca
Yastığının yanında, başucunda
Saçını okşar her gece...
Ama tokatlayarak uyandırır seni
Unutman gereken her hece
Alışmak zorunda olduğunu bildiğin için sıkarsın dişlerini
Bir cüretle kaldırmaya kalkarsan hayata karşı yumruklarını
Yaralanacak tek yer olacaktır avuçlarının içi.
İlk defa düştüğünde mesela
İlk defa kanadığında dizlerin
İlk defa ayağa kalktığında kendi kendine
Ve ilk defa öldüğünde belki, anlayacaksın bir kavgada olduğunu
Sonsuz bir inatlaşma olduğunu anlayacaksın hayatla insan arasında
Hep hayat kazanacak en nihayetinde
Sen plan yapacaksın o bozacak
Sen kalkacaksın o vuracak
Sen yeterince düştüm, artık kalkmam diyeceksin
Uzatacak umudu bir sopanın ucunda ellerine
Sen tutunup biraz dikleşmeye başladığında bedenin
Yine kapaklanacaksın yüzükoyun yerlere
Umutları alıp götürür sular
Tüm kurulmuş hayallerin kırık parçalarını tutabilecek kadar kocaman onlar
Yürüdükçe yollarda
Kanadıkça yıllarda
Baktıkça yukarılara
Aynı gökyüzü altında
Binlerce bakışta
Kahkahada, çığlıklarda ve yakarışta
Herkes tamamen yapayalnızdır aslında
Kırılgan ruhlar için bir cezadır dünya
Ve dayanılmaz soğuk olduğu için,
Tepede kocaman bir güneş olsa da
Kırılgan ruhuna geçirmek için,
Yanında getirdiğin bir paltoydu bedenin
Ve yaşanmış her gün vurulmuş bir kırbaç darbesiydi sırta.
Gülümsemek ölçütü olmadı hiçbir zaman mutluluğun,
Veya ağladıkları kadar üzgün olmadı insanlar
Onlar mutluluğu umdukça mutlular.
Bu dünyada mutluluk umuttur.
Ufalandıkça mutluluğu unutturur.
Orçun Fırat UYGUROĞLU
29 Temmuz 2020 Çarşamba
Olmayacak işlere kalkıştın yine
Tek damla mürekkebinle başladın
Yazacağın en uzun şiire
Yine boşlukta kalacak sayfalar
Sürüklenecek dizeler hiçliğe
Gülüşü hatırlamak kalacak geriye
Ölüşü sunmak gerekecek alacaklı geceye
Darılmak lazım gelecek her dizeye kafiyeli heceye
Yüksekler çakılacak yerlere
Hüzünlü bir deniz dalgasına sarılacak gemilerin
Bir yakamozun eşliğinde süzülecek gözyaşları derine
Kucaklayacak saçlarını gökyüzü
Birbirine dokunamayan kar taneleri
Buluşabilmek için avuçlarında
Yağacak birer birer göğe açılmış ellerine
Bir gece geçinde kalkacaksın yine sahte uykundan
Gencecik bir fısıltı bırakacaksın rüzgara
Öpeceksin ellerinden yalnızlığının
Yaşı geçmiş vaatlerini alacaksın hayallerinden
Ve güneş doğacak yeni geldiğinde saati, aynı yerinden
Sen yine de karartacaksın gökyüzünü
Saatlerce tekrar edeceksin hüznünü
Tutacaksın umudun ellerinden
Ama tutmayacaksın yine her seferinde kendine verdiğin sözünü
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Tek damla mürekkebinle başladın
Yazacağın en uzun şiire
Yine boşlukta kalacak sayfalar
Sürüklenecek dizeler hiçliğe
Gülüşü hatırlamak kalacak geriye
Ölüşü sunmak gerekecek alacaklı geceye
Darılmak lazım gelecek her dizeye kafiyeli heceye
Yüksekler çakılacak yerlere
Hüzünlü bir deniz dalgasına sarılacak gemilerin
Bir yakamozun eşliğinde süzülecek gözyaşları derine
Kucaklayacak saçlarını gökyüzü
Birbirine dokunamayan kar taneleri
Buluşabilmek için avuçlarında
Yağacak birer birer göğe açılmış ellerine
Bir gece geçinde kalkacaksın yine sahte uykundan
Gencecik bir fısıltı bırakacaksın rüzgara
Öpeceksin ellerinden yalnızlığının
Yaşı geçmiş vaatlerini alacaksın hayallerinden
Ve güneş doğacak yeni geldiğinde saati, aynı yerinden
Sen yine de karartacaksın gökyüzünü
Saatlerce tekrar edeceksin hüznünü
Tutacaksın umudun ellerinden
Ama tutmayacaksın yine her seferinde kendine verdiğin sözünü
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Hani otururduk bahçemizde
Sen en güzel müzikleri çalardın ya sazından
Ben de üzerine üç beş söz yazmaya çalışırdım şarkı olsun diye
Ama yeterince güzel olmazdı, hep kalırdım biçare
İsterdim ki güzel olsun senin kadar
Ama bulamazdım öyle bir kelime
İşlerdim sözcükleri tane tane
Ama seni anlatacak bir sıfat tamlaması yapamazdım yine
Ki senden önce güzel şiirler yazan bir adamdım da aslında
İnanmazsan sorabilirsin
Denize, güneşe, gökyüzüne, yıldızlara, aya
Sen en güzel müzikleri çalardın ya sazından
Ben de üzerine üç beş söz yazmaya çalışırdım şarkı olsun diye
Ama yeterince güzel olmazdı, hep kalırdım biçare
İsterdim ki güzel olsun senin kadar
Ama bulamazdım öyle bir kelime
İşlerdim sözcükleri tane tane
Ama seni anlatacak bir sıfat tamlaması yapamazdım yine
Ki senden önce güzel şiirler yazan bir adamdım da aslında
İnanmazsan sorabilirsin
Denize, güneşe, gökyüzüne, yıldızlara, aya
Olduklarından daha güzel bile anlattığım oldu oysa
Mesela bakardım yükseklerde uçan bir kuşa
Onun kanatlarıyla güzel resimler çizerdim gökyüzüne
Şimdi kanatlanması mümkün olsa kalemimin
Tüm kuşları indiririm yere
Ve senin adını yazarım
Bir baştan bir başa, ufuk çizgisinin tam üzerine
Seni görene kadar senin kadar güzel bir şey olabileceğini düşünmezdim zaten
O kadar hayal gücüm olmadı hiçbir zaman
Hem hayal olamayacak, hem de gerçek olamayacak kadar güzelsin bu yüzden
Sana bir lisan bulmalı, daha önce hiç kullanılmamış bir kelime
Hani öyle güzel serinletiyorsun ki ruhumu
Yani ne gerek vardı diyorum şimdi bu yaz günü esen melteme
Ve öyle güzel ısıtıyorsun ki içimi
Ne gerek vardı diyorum bu gökyüzündeki güneşe
Ne desem boş, ne anlatsam eksik kalacağım
Sen benim (sesim) ol, ben bundan sonra susacağım.
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Mesela bakardım yükseklerde uçan bir kuşa
Onun kanatlarıyla güzel resimler çizerdim gökyüzüne
Şimdi kanatlanması mümkün olsa kalemimin
Tüm kuşları indiririm yere
Ve senin adını yazarım
Bir baştan bir başa, ufuk çizgisinin tam üzerine
Seni görene kadar senin kadar güzel bir şey olabileceğini düşünmezdim zaten
O kadar hayal gücüm olmadı hiçbir zaman
Hem hayal olamayacak, hem de gerçek olamayacak kadar güzelsin bu yüzden
Sana bir lisan bulmalı, daha önce hiç kullanılmamış bir kelime
Hani öyle güzel serinletiyorsun ki ruhumu
Yani ne gerek vardı diyorum şimdi bu yaz günü esen melteme
Ve öyle güzel ısıtıyorsun ki içimi
Ne gerek vardı diyorum bu gökyüzündeki güneşe
Ne desem boş, ne anlatsam eksik kalacağım
Sen benim (sesim) ol, ben bundan sonra susacağım.
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Evet
Son yazıdır belki de bu kaybolmuş defter yapraklarında.
Sokaklarda çığlıklar hüküm sürerken bir akıl oyunuyla kapanmış anılar, birlikte
ele ele tutuşup gözlerden kayboldu gökkuşaklarında. Körü körüne gören gözlerden
sakınan ışıklar karanlık güneşin çığlıklarında, yağmurlarla ıslanmış gökyüzü
aya muhtaç kalmış, koşar adım gülen yüzler yalnızlığın kolları arasında bir
çocuk gibi uyuyakalmış. Kelimeler cümlelerime konuk olabilmek için sıralanmış.
Sıradanlıklar hayatı esir almış bir hüzün gözden süzülen iki damla ile
kalakalmış, ruhlarınız şeytanın cellatlarının elinde esir kalmış. Kan kussa da
elleriniz en büyüğünüz bile gözlerimize bakamayacak kadar korkakmış.
Denizler bugün bir başka güzel, düşünmeden yazılanlar düşünülenlerden
çok daha anlamlı ve özel. Düşünceler karışıkken bir cümlede binlerce anlam
gezer. Yolumuzu buluruz tek başımıza, her yer soğuk kuru yollarımızda düşmanlar
dolu olsa da. Yerimiz bir sahile uzaklığımız kadardır ufka. Güzel manzaralar
bakmasını bilmediğin için hep uzaklarda, uzaklara sevdalanmasaydın güneş
uzaklar kadar parlaktı buralarda da, yağmurların izleri de var ellerimdeki bir
avuç toprakta.
Engeller var.
Pişmanlıklar içinde kıpırdayamayacağın bir tabut kadar dar,
burukluklara karşı bir tebessüm kadar yalandan bir maske var. Sonbahar olsa da,
geleceğini bildiğin bir yaz var.
Kaybolmuşken beton ormanlarında, büyük karanlık boşlukta
parlayan kutup yıldızını yoldaş edindim kendime. Kışın ortasında bile en sıcak
yazı yaşamak kendi ellerinde. Tüm duygulara uzanan bir köprü var en derinde,
kalemin yoksa elinde, bembeyaz olsa dahi, kağıt sadece bir hiç değerinde.
O kar yağan günü hiç unutamadım. Bir daha hiç öyle
yağmayacak. Ben tüm hayatımı anlatsam da satırlarımda, yazdıklarım senin
anladığın kadarla kalacak.
Her sabah güneşin
doğuşuna şaşıramazsın, defalarca tekrar etsen de karşısında doğru düzgün
konuşamazsın, pişman olmasını dilemedim kimsenin, lakin gözlerini kapatarak
karanlıktan asla kaçamazsın.
Rüzgarlar şarkılar söyleyerek esip geçiyorlar yine, ışıklar
yanık pencerelerde akşam neşeli kimine kimi hasret kalmış şimdiden güneşe,
deniz durgun sahil boş, kararsızım, psikolojim bozuk, gülümseyişim bile üzgün,
ama yine de her geçen gün diğerlerinden daha da düzgün…
Orçun
Fırat UYGUROĞLU
Yıllar geçip gitti
Bir boşlukta kaldım sanki
Ordan oraya savrulan bir defter yaprağıyım
Geçip giden yılların sürüklediği
Yaşım da genç aslında
Tek çarem, çaresizlik
Eskiden kalma birkaç anım var
Bir de yazdıklarımı biriktirdiğim bir bavulum
Her ettiğim cümlenin bir sahibi var,
Bazen gözlerim dalar uzaklara
Her boş duvara bir hayal çizerim
Kupkuru çöle, denizler
En karanlık gecelere güneşler dizerim
Gerçekleşemeyecek hayallerime
Nispet yapar dizelerim.
Ben geçmişte kaldım
Yarınlar olurken ardı ardına
Ben her zaman sadece dündüm
Kalbimi tüm duygularımla birlikte
Rüyalar bahçesine gömdüm
Mutlu oldurdum belki
Ama ne anlamı kalırdı o zaman
Rüyalar bahçesinde açan güller olmazdı
Hatıralar böyle acınası bir tebessümü baş ucuma
koyamazdı
Dururdu zaman
Ne ben, ben olurdum
Ne de o, böylesine bir masal…
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Çırpınışlarım gecenin kollarına atlamak için
Yolunu şaşırmış bir rüzgar gibiyim
Her esintide daha çok üşüyorum
Hangi yanıma dönsem düşüyorum
Maskeme çok alıştım
Ağlasam da artık, gözyaşlarımla gülüyorum
Rüyalarımda hep kollarında ölüyorum
Aşkını farklı suretlerde görüyorum
Hayallerim ilk kez çaresizlikten
Kalemim kırık
Hatıralarım kayıp
Yarına uyanmak, hayata ayıp
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Yolunu şaşırmış bir rüzgar gibiyim
Her esintide daha çok üşüyorum
Hangi yanıma dönsem düşüyorum
Maskeme çok alıştım
Ağlasam da artık, gözyaşlarımla gülüyorum
Rüyalarımda hep kollarında ölüyorum
Aşkını farklı suretlerde görüyorum
Hayallerim ilk kez çaresizlikten
Kalemim kırık
Hatıralarım kayıp
Yarına uyanmak, hayata ayıp
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Günlüğüme eklerim seni
Kalemim kırık, mürekkebim bitik
Gözlerin aklımda
Sesin kulaklarımda
Göremeyecek kadar uzaktasın
Ömür kadar kısa
Bir nefes kadar müstesna
Varlığın düşümde
Yokluğun istikbalimde
Elimde olan bir gökyüzümde güneşim
Bir takvimim
Sonunu bilmediğim günlerim
Ne kadar makul olduğunu sezemediğim dünlerim
Dakikada bir geçen saatlerim
Yağışlı sonbahar dört mevsimlerim
Buğulu gözlerin
Hayalimde resimlerin
İçimdeki kasvetlerdir en büyük eserlerin
Dokunulamayacak kadar uzaktadır ellerin
Yanarken içim için için
Ateşimi harlayandır
Savrulan saçlarınla gelen yellerin
Gücü yetmez söndürmeye
İçime akan yaşlardan sellerin
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Kalemim kırık, mürekkebim bitik
Gözlerin aklımda
Sesin kulaklarımda
Göremeyecek kadar uzaktasın
Ömür kadar kısa
Bir nefes kadar müstesna
Varlığın düşümde
Yokluğun istikbalimde
Elimde olan bir gökyüzümde güneşim
Bir takvimim
Sonunu bilmediğim günlerim
Ne kadar makul olduğunu sezemediğim dünlerim
Dakikada bir geçen saatlerim
Yağışlı sonbahar dört mevsimlerim
Buğulu gözlerin
Hayalimde resimlerin
İçimdeki kasvetlerdir en büyük eserlerin
Dokunulamayacak kadar uzaktadır ellerin
Yanarken içim için için
Ateşimi harlayandır
Savrulan saçlarınla gelen yellerin
Gücü yetmez söndürmeye
İçime akan yaşlardan sellerin
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Güneşliydi hava, güzel bir gökkuşağı
En üstteki renk kırmızı
Bir gök gürültüsü aldın birden aklımızı
Sığındık rüzgarlara
Selam olsun uçuşan martılara
Bir çöl sıcağı karıştı soğuk rüzgarlara
Bereket yağdı göklere açılmış avuçlara
Karardı yine güneşli hava
Kuş cıvıltısı kesildi
Ruhum aşkına esirdi
Bir gemi sesi duydum dalgaların arasında
Kalbin saklandı iki elimin arasına
Aydınlanmadı hava, sanki gece
Beraat edemedi ruhumdan o bir tek hece
Şimdi yağmurların arasında kırık kalbimi bul
Ve galiba sen güzelsen, sebebi O İstanbul.
Orçun Fırat UYGUROĞLU
En üstteki renk kırmızı
Bir gök gürültüsü aldın birden aklımızı
Sığındık rüzgarlara
Selam olsun uçuşan martılara
Bir çöl sıcağı karıştı soğuk rüzgarlara
Bereket yağdı göklere açılmış avuçlara
Karardı yine güneşli hava
Kuş cıvıltısı kesildi
Ruhum aşkına esirdi
Bir gemi sesi duydum dalgaların arasında
Kalbin saklandı iki elimin arasına
Aydınlanmadı hava, sanki gece
Beraat edemedi ruhumdan o bir tek hece
Şimdi yağmurların arasında kırık kalbimi bul
Ve galiba sen güzelsen, sebebi O İstanbul.
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Yağmur yağıyordu dışarıda
Havasız gezintiler sokaklarda
Kaldırımlar ıslanmış galiba ateşten
Kim ne zamandan beri sınanmış güneşten
Üstelik çıplak kalmış ruhum
Bedenim kuru temizlemede
Saklarım ellerimi ceplerimde
Saçlarım yağmurun ellerinde
Gözlerim uzaklarda
Kararlarım verilmiş beklemede
Silahlar gizli
Yüksekte kara bulutlar
Mektuplar şişede
Karanlıkta sokaklar
Ekmekler kimin ellerinde
Bir avuç ıslak zaman
Bileğimde bir çocuk
Saatimin saniyelerini sayan
Sırtüstü yatışlarda
Kusursuz hayali manzaramdır tavan
Çok moralim bozuk şu sıralar
Su testisi nerede kırılmıştı?
Islak pamuklar duvarlara mı atılmalı?
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Havasız gezintiler sokaklarda
Kaldırımlar ıslanmış galiba ateşten
Kim ne zamandan beri sınanmış güneşten
Üstelik çıplak kalmış ruhum
Bedenim kuru temizlemede
Saklarım ellerimi ceplerimde
Saçlarım yağmurun ellerinde
Gözlerim uzaklarda
Kararlarım verilmiş beklemede
Silahlar gizli
Yüksekte kara bulutlar
Mektuplar şişede
Karanlıkta sokaklar
Ekmekler kimin ellerinde
Bir avuç ıslak zaman
Bileğimde bir çocuk
Saatimin saniyelerini sayan
Sırtüstü yatışlarda
Kusursuz hayali manzaramdır tavan
Çok moralim bozuk şu sıralar
Su testisi nerede kırılmıştı?
Islak pamuklar duvarlara mı atılmalı?
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Kapı çalındı
Susuzluk bastırdı hava çok sıcak
Yıllardan 16 aylardan 8 ocak
Pencere kapalı
Sırtımda çanta
Elimde savaştan kalma bir nacak
Kelepçeli tutsak
Sokakta hayalim
Cam kırıklarında bir kaçak
Kapkara saçlar
Dümdüz ve parlak
Değirmenler dönüşte
Okunaklı bir kitap
Dört duvarla çevrili
Duvarlar çatlak
Okyanusta dalga var
Göz bebeklerim seyirmekte
Köpek sesleri bahçelerde
Elimde kalem
İki sokak ötede matem
İntiharlı yollar
Kar yağmış bembeyazlar
Sular ıslak
Ateş yanık izleri ile dolu
Gündüzler kopkoyu
Yıkık dökük köprü
Ağaçlar meyve vermiş
Kapalı topraklar
Gökyüzü yağmuru yere sermiş
İskelet kalmış geriye
İskele sahile en uzak yerde
Yankı yapan sesler duyuluyor
Gökkuşağı yağmurun ardından çıktı
Güneş yanıklarında kaldım
Derim soyuluyor
Uçurumlar yüksekten korktu
Bir kedi mi miyavlıyor?
Binada yangın çıkmış
Denizleri köpürtmüş gemi
İnce belli hazır
Ama çay almamış henüz demi
Gündüz çökmüş omuzlara
Kuşlar aç, yememişler hala yemi
Yolunu kaybetmiş pembe yanaklı bir peri
Dünyanın sorunlarını kim çözecek
Neden bu kadar parlak bu sokak lambaları?
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Susuzluk bastırdı hava çok sıcak
Yıllardan 16 aylardan 8 ocak
Pencere kapalı
Sırtımda çanta
Elimde savaştan kalma bir nacak
Kelepçeli tutsak
Sokakta hayalim
Cam kırıklarında bir kaçak
Kapkara saçlar
Dümdüz ve parlak
Değirmenler dönüşte
Okunaklı bir kitap
Dört duvarla çevrili
Duvarlar çatlak
Okyanusta dalga var
Göz bebeklerim seyirmekte
Köpek sesleri bahçelerde
Elimde kalem
İki sokak ötede matem
İntiharlı yollar
Kar yağmış bembeyazlar
Sular ıslak
Ateş yanık izleri ile dolu
Gündüzler kopkoyu
Yıkık dökük köprü
Ağaçlar meyve vermiş
Kapalı topraklar
Gökyüzü yağmuru yere sermiş
İskelet kalmış geriye
İskele sahile en uzak yerde
Yankı yapan sesler duyuluyor
Gökkuşağı yağmurun ardından çıktı
Güneş yanıklarında kaldım
Derim soyuluyor
Uçurumlar yüksekten korktu
Bir kedi mi miyavlıyor?
Binada yangın çıkmış
Denizleri köpürtmüş gemi
İnce belli hazır
Ama çay almamış henüz demi
Gündüz çökmüş omuzlara
Kuşlar aç, yememişler hala yemi
Yolunu kaybetmiş pembe yanaklı bir peri
Dünyanın sorunlarını kim çözecek
Neden bu kadar parlak bu sokak lambaları?
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Gülümsemeyi unutmuş yüzlerde
Buz gibi, minik ellerde ki mendillerde
Yüzüne bakmaya bile utanan gözlerde
Son bulmuştu dünyanın tadı
Son bulmuştu yürekten gelen mutluluk anı
Vazgeçmişti çiçek açmaya, mevsimi gelen çiçekler
Ama bir türlü tutulmamıştı yine de buz kesmiş minicik eller
Bir kağıt parçası olmuştu tek emel
Onun üzerine kurulmuştu tüm medeniyetler
O olsun diye çocukluğun alındı elinden
O olsun diye büyümek zorundaydık erkenden
Kimine kalırken büyüklerinden
O harçlığını çıkartmalıydı elindeki mendillerden
Oyuncaklarıyla oynaması gerekirken...
Rüyalarına yansıdı hayalleri
Zaten hayallerini bile büyük kuramazdı
Hep yokluk gördüğü için gözleri
Hayat kadar samimiydi cümleleri
Fesat ve hırsla kirlenmemişti henüz sözleri
Çok değil bir ayakkabıydı belki tek isteği
Ya da bir kaban belki
Üşüyordu çünkü yırtılmıştı omzundaki yeleği
Yine de mutluydu
Çocuk aklı çünkü, çok masumdu yeryüzünün meleği
Gözü kayardı hep geçip giden çocuklara
Kıskanma değil de hep biraz özenirdi onlara
Büyük düşünemezdi yine de
Acaba benim de olur mu diye bakardı üzerlerinde ki kabana
Saklardı ayakkabılarını yaşıtlarından
Utanırdı çünkü baktıklarında o büyük yırtıklarına
Hayal bile kurmamalıydı aslında
Çünkü o elindeki mendilleri satmak zorunda
Kardeşleri vardı biri altı aylık diğeri iki yaşında
Annesi hasta , babası ise mezarda
Kendisi de büyük değil
O daha yalnızca onunda...
Sildi gözyaşlarını yeryüzünün meleği
Çünkü babası demişti ölmeden önce
Benden sonra sensin bu evin direği
Bakacaktı ailesine yettiği kadar yüreği
O da çocuk olurdu belki
Onca insan yapsaydı eğer yapması gerekeni
Yardım elini uzatsaydı, uzanabilecek biri
Var olan anlayabilseydi yoktaki hali
Ve var olan paylaşmayı bilseydi elindekini
O zaman o da çocuk olabilirdi belki.
Kimileri lüks arabalarıyla yanlarından geçerken
Küçümseyen gözlerle bakarken onlara
Bir annenin, çocuklarını üç günlük kuru ekmekle doyurmaya çalışmasıydı zulüm
Ve para denilen illet çıktığından beri ortaya
Sokaklarda dolaşır oldu açlık sebepli ölüm
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Buz gibi, minik ellerde ki mendillerde
Yüzüne bakmaya bile utanan gözlerde
Son bulmuştu dünyanın tadı
Son bulmuştu yürekten gelen mutluluk anı
Vazgeçmişti çiçek açmaya, mevsimi gelen çiçekler
Ama bir türlü tutulmamıştı yine de buz kesmiş minicik eller
Bir kağıt parçası olmuştu tek emel
Onun üzerine kurulmuştu tüm medeniyetler
O olsun diye çocukluğun alındı elinden
O olsun diye büyümek zorundaydık erkenden
Kimine kalırken büyüklerinden
O harçlığını çıkartmalıydı elindeki mendillerden
Oyuncaklarıyla oynaması gerekirken...
Rüyalarına yansıdı hayalleri
Zaten hayallerini bile büyük kuramazdı
Hep yokluk gördüğü için gözleri
Hayat kadar samimiydi cümleleri
Fesat ve hırsla kirlenmemişti henüz sözleri
Çok değil bir ayakkabıydı belki tek isteği
Ya da bir kaban belki
Üşüyordu çünkü yırtılmıştı omzundaki yeleği
Yine de mutluydu
Çocuk aklı çünkü, çok masumdu yeryüzünün meleği
Gözü kayardı hep geçip giden çocuklara
Kıskanma değil de hep biraz özenirdi onlara
Büyük düşünemezdi yine de
Acaba benim de olur mu diye bakardı üzerlerinde ki kabana
Saklardı ayakkabılarını yaşıtlarından
Utanırdı çünkü baktıklarında o büyük yırtıklarına
Hayal bile kurmamalıydı aslında
Çünkü o elindeki mendilleri satmak zorunda
Kardeşleri vardı biri altı aylık diğeri iki yaşında
Annesi hasta , babası ise mezarda
Kendisi de büyük değil
O daha yalnızca onunda...
Sildi gözyaşlarını yeryüzünün meleği
Çünkü babası demişti ölmeden önce
Benden sonra sensin bu evin direği
Bakacaktı ailesine yettiği kadar yüreği
O da çocuk olurdu belki
Onca insan yapsaydı eğer yapması gerekeni
Yardım elini uzatsaydı, uzanabilecek biri
Var olan anlayabilseydi yoktaki hali
Ve var olan paylaşmayı bilseydi elindekini
O zaman o da çocuk olabilirdi belki.
Kimileri lüks arabalarıyla yanlarından geçerken
Küçümseyen gözlerle bakarken onlara
Bir annenin, çocuklarını üç günlük kuru ekmekle doyurmaya çalışmasıydı zulüm
Ve para denilen illet çıktığından beri ortaya
Sokaklarda dolaşır oldu açlık sebepli ölüm
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Yazılan her dizeyi sen hak ediyorsun
Her iltifatı her güzel sözü
En güzel bakışlar senin gözlerine değmeli
En güzel hatıralarda sen olmalısın
Ve en yüksek yerinde gökyüzünün
Sabahları güneş olarak sen doğmalısın
Sana bakınca değişmeli dünya
Unutmalı herkes kavgasını
Bırakmalı hayat mücadelesini bir kenara
Fukaranın ekmeği sen olmalısın
Zalimin zulmü de...
Radyoda çalan en güzel şarkı da sen olmalısın
Gözyaşlarımın sebebi tüm yara bere de
Ağlayanın gözlerindeki gülümsemesin sen
Ağlayanı güldürensin
Hüzünlü bir gözyaşısın
Öğretmensin sen
Dönüp dolaşıp çalınan kapımsın
Kabullendiğim aşkımsın
Unutmaya çalışmadığım
Her baktığım gözde aradığımsın sen
Şiirsin
Kafiyesin
Rüyasın
Her göz renginin sahibi sensin
Her saç teli senin
Her dize senin
Bütün isimler sana çıkar
Her gecenin gündüzü sensin
Aydınlığın içindeki karanlık
Dört mevsim, 12 ay, 365 gün senin
Bana ait olan tek şey yokluğun
Onun da değerini en iyi ben bilirim.
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Her iltifatı her güzel sözü
En güzel bakışlar senin gözlerine değmeli
En güzel hatıralarda sen olmalısın
Ve en yüksek yerinde gökyüzünün
Sabahları güneş olarak sen doğmalısın
Sana bakınca değişmeli dünya
Unutmalı herkes kavgasını
Bırakmalı hayat mücadelesini bir kenara
Fukaranın ekmeği sen olmalısın
Zalimin zulmü de...
Radyoda çalan en güzel şarkı da sen olmalısın
Gözyaşlarımın sebebi tüm yara bere de
Ağlayanın gözlerindeki gülümsemesin sen
Ağlayanı güldürensin
Hüzünlü bir gözyaşısın
Öğretmensin sen
Dönüp dolaşıp çalınan kapımsın
Kabullendiğim aşkımsın
Unutmaya çalışmadığım
Her baktığım gözde aradığımsın sen
Şiirsin
Kafiyesin
Rüyasın
Her göz renginin sahibi sensin
Her saç teli senin
Her dize senin
Bütün isimler sana çıkar
Her gecenin gündüzü sensin
Aydınlığın içindeki karanlık
Dört mevsim, 12 ay, 365 gün senin
Bana ait olan tek şey yokluğun
Onun da değerini en iyi ben bilirim.
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Denizin kenarındayım yine
Kayıplarım, dirilişim,
Her sokağım kapına çıkmış
Gözlerimi dikip bakıyorum göğe
Şakaklarımda bir serinlik
Belli belirsiz bir silüet karşımda
Çağrı var ruhuma göklerin arşında
Yorgun düşmüş bedenim hiçlğin kıyılarında
Kayıplarım var ötede, hayallerim yanı başımda
Ve sen hala öyle güzel bakıyorsun ki bana
Sanki soluk alıp verişlerin ruhumda
Karışıp gidiyorum bir anda geceye
Son kez kaldırıyorum göz kapaklarımı
Ve bir kurşun sıkıyorum kanayan yarama tüm sükunetimle
Ardımda bıraktığım bir sen varsın
Hayallerim,özlemim sana kalsın
Kimsesizliğim ise bana emanet
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Kayıplarım, dirilişim,
Her sokağım kapına çıkmış
Gözlerimi dikip bakıyorum göğe
Şakaklarımda bir serinlik
Belli belirsiz bir silüet karşımda
Çağrı var ruhuma göklerin arşında
Yorgun düşmüş bedenim hiçlğin kıyılarında
Kayıplarım var ötede, hayallerim yanı başımda
Ve sen hala öyle güzel bakıyorsun ki bana
Sanki soluk alıp verişlerin ruhumda
Karışıp gidiyorum bir anda geceye
Son kez kaldırıyorum göz kapaklarımı
Ve bir kurşun sıkıyorum kanayan yarama tüm sükunetimle
Ardımda bıraktığım bir sen varsın
Hayallerim,özlemim sana kalsın
Kimsesizliğim ise bana emanet
Orçun Fırat UYGUROĞLU
GÜNEŞLİ GÖZLERİN
Gözleri açılsın körlerin
Dilsizler konuşsun aşkımın anlamını
Seninle karışsın benliğim
Yağmur yağsın en kurak zamanında
Melekler fısıldasın adımı kulaklarına
Bir şey dileyeceğin zaman tanrıdan
Kapansın tüm avuçlar gökyüzüne açılan
Olur da üşürsen bir gün ruhumun esintisinden
Durmadan yanan bedenim olsun seni ısıtan
Dudak payına değsin gözyaşlarımın hüznü
Her yudumunda bir aşık tat al demli çayından
Ziyan edilmesin aşk kelimesi adının anılmadığı topraklarda
Ve ziyan edilmesin adın her kişinin yazıtlarında
Senin yanında yazılmayacaksa
Adıma en çok yakışan yerler mezar taşlarında
Güzelliğine değer biçmesin sadece bakabilen gözler
Kalp dururken aşkın doruklarında
Bir parça hüzünle süslensin varoluşunun mutluluğu
Yokluğunla esinlesin ilham perilerinin çığlığı
Güneşli gözlerinin kumsallarında beklesin yüreğim aydınlığı
Seni anımsatan karanlıklara doğmasın güneşler
Seninle olan saatlerde kovalamasın yelkovanı akrep
Seni anlatmayan şiirler yazılacaksa eğer
Akmasın kalemimin ucundan bir tek damla mürekkep
Dilsizler konuşsun aşkımın anlamını
Seninle karışsın benliğim
Yağmur yağsın en kurak zamanında
Melekler fısıldasın adımı kulaklarına
Bir şey dileyeceğin zaman tanrıdan
Kapansın tüm avuçlar gökyüzüne açılan
Olur da üşürsen bir gün ruhumun esintisinden
Durmadan yanan bedenim olsun seni ısıtan
Dudak payına değsin gözyaşlarımın hüznü
Her yudumunda bir aşık tat al demli çayından
Ziyan edilmesin aşk kelimesi adının anılmadığı topraklarda
Ve ziyan edilmesin adın her kişinin yazıtlarında
Senin yanında yazılmayacaksa
Adıma en çok yakışan yerler mezar taşlarında
Güzelliğine değer biçmesin sadece bakabilen gözler
Kalp dururken aşkın doruklarında
Bir parça hüzünle süslensin varoluşunun mutluluğu
Yokluğunla esinlesin ilham perilerinin çığlığı
Güneşli gözlerinin kumsallarında beklesin yüreğim aydınlığı
Seni anımsatan karanlıklara doğmasın güneşler
Seninle olan saatlerde kovalamasın yelkovanı akrep
Seni anlatmayan şiirler yazılacaksa eğer
Akmasın kalemimin ucundan bir tek damla mürekkep
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Sen gittiğinden beri benden
Terk etmiş bu şehri sokak çalgıcıları
Kesilmiş ilkbahardaki kuş cıvıltıları
Gemiler yanaşmaz olmuş şehrin limanlarına
Dalgalar çok sert vurur olmuş kumsallarına
Sen gittiğinden beri benden
Ağlar olmuş bu şehrin çocukları
Tenhalaşmış
Daha bir görünür olmuş sokakların boşlukları
Güneş yüz çevirmiş
Seyircisiz kalmış gün batımının loşlukları
Yağmur yağmaz olmuş bu şehre
Parklar, banklar boş kalmış
Sen gittiğinden beri benden
Bu şehirde tek mevsim sonbaharmış
Yapraklar dökülmüş yerlere
Sabahın ilk saatlerinde hava kararmış
Sessizlik hakim olmuş bu şehre
Gürültüler bile, yalnızlıktan ağlamış
Sen gittiğinden beri benden
Soğuk rüzgarlar bu şehri esir almış
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Terk etmiş bu şehri sokak çalgıcıları
Kesilmiş ilkbahardaki kuş cıvıltıları
Gemiler yanaşmaz olmuş şehrin limanlarına
Dalgalar çok sert vurur olmuş kumsallarına
Sen gittiğinden beri benden
Ağlar olmuş bu şehrin çocukları
Tenhalaşmış
Daha bir görünür olmuş sokakların boşlukları
Güneş yüz çevirmiş
Seyircisiz kalmış gün batımının loşlukları
Yağmur yağmaz olmuş bu şehre
Parklar, banklar boş kalmış
Sen gittiğinden beri benden
Bu şehirde tek mevsim sonbaharmış
Yapraklar dökülmüş yerlere
Sabahın ilk saatlerinde hava kararmış
Sessizlik hakim olmuş bu şehre
Gürültüler bile, yalnızlıktan ağlamış
Sen gittiğinden beri benden
Soğuk rüzgarlar bu şehri esir almış
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Hadi kaldırın kadehleri havaya
Bir de sigara yakın yürekten gelen yangınla
Küllüklere bırakın sevdaları
Dumana katıp üfleyin gözyaşlarını
Bir kara yalnızlığa gömün tüm aşk acılarını
Ruhsuz sofralardan toparlayın anıları
Bugün unutun tüm aşkları
Bugün unutun, sarın tüm yaraları
Bir sonbahar serinliğinde
Bir sabrın derinliğinde
Ve bir hüznün tebessümünde
Bugün unutun tüm yaşananları
Yarına başlayalım
Hadi kaldırın kadehleri havaya...
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Bir de sigara yakın yürekten gelen yangınla
Küllüklere bırakın sevdaları
Dumana katıp üfleyin gözyaşlarını
Bir kara yalnızlığa gömün tüm aşk acılarını
Ruhsuz sofralardan toparlayın anıları
Bugün unutun tüm aşkları
Bugün unutun, sarın tüm yaraları
Bir sonbahar serinliğinde
Bir sabrın derinliğinde
Ve bir hüznün tebessümünde
Bugün unutun tüm yaşananları
Yarına başlayalım
Hadi kaldırın kadehleri havaya...
Orçun Fırat UYGUROĞLU
BİLEMİYORUM
Konuşma
Sussun kadehler biraz
Bugün sarhoş olmaya içiyorum
Tütmesin sigara
Artık dumanına ruhunu katıp çekiyorum
Anlat artık, göstermesin beni ayna
Tenimin altındaki büyük boşlukta iç geçiriyorum
Söyle kapatsın herkes tüm pencereleri
Buzdan da soğuk nefesler veriyorum
Kalmasın dışarıda hiçbiri
Her sokakta ağır yaralı
Her köşe başında can veriyorum
Söyle unutsun Leyla'yı Mecnun
Gerçek dünyada, çöllerde bitmiyorum
Kapansın tüm radyolar
Bugün aşk senfonisine yanlış notalar veriyorum
Söyle aydınlıklara
Göğüslerine karanlığı saplamaya geliyorum
Duymadığın için aşk şiirlerimi
Söyle kapatsın herkes kulaklarını
En gür haliyle sesimin
Adını haykırmaya geliyorum
Kapat gözlerini
Karanlıklarına ruhum doğsun
Bensiz sarf edilen her kelimene aşk olsun
Konuş gökyüzüyle, bekliyorum
Yağsın artık yağmurlar
Damlaların içinde sel olmaya geliyorum
Söyle hadi karanfile
Sevemeyen gönle onun kokusu bile nafile
Tüm çiçekleri soldurmaya geliyorum
Beni anlat bugün güneşe
O, arşı dahi aydınlatırken
Ben tüm karanlığımla gözlerimi kapatmaya geliyorum
Söyle denizlere
Tüm mavilikleri karaya vurdurmaya geliyorum
Bak gözlerime
Ben eski yaşlardan kalma tuzlar görüyorum
Kızarmış göz bebeğimden ötesi
Ağlayamadan her gün kuru kuruya ölüyorum
Ört dolunayın üstünü
Her gece onunla birlikte üşüyorum
Görebileceksen eğer bak gönlüme
Lakin bugün aşkına varmaya değil
Bir cevap bulmaya yürüyorum...
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Sussun kadehler biraz
Bugün sarhoş olmaya içiyorum
Tütmesin sigara
Artık dumanına ruhunu katıp çekiyorum
Anlat artık, göstermesin beni ayna
Tenimin altındaki büyük boşlukta iç geçiriyorum
Söyle kapatsın herkes tüm pencereleri
Buzdan da soğuk nefesler veriyorum
Kalmasın dışarıda hiçbiri
Her sokakta ağır yaralı
Her köşe başında can veriyorum
Söyle unutsun Leyla'yı Mecnun
Gerçek dünyada, çöllerde bitmiyorum
Kapansın tüm radyolar
Bugün aşk senfonisine yanlış notalar veriyorum
Söyle aydınlıklara
Göğüslerine karanlığı saplamaya geliyorum
Duymadığın için aşk şiirlerimi
Söyle kapatsın herkes kulaklarını
En gür haliyle sesimin
Adını haykırmaya geliyorum
Kapat gözlerini
Karanlıklarına ruhum doğsun
Bensiz sarf edilen her kelimene aşk olsun
Konuş gökyüzüyle, bekliyorum
Yağsın artık yağmurlar
Damlaların içinde sel olmaya geliyorum
Söyle hadi karanfile
Sevemeyen gönle onun kokusu bile nafile
Tüm çiçekleri soldurmaya geliyorum
Beni anlat bugün güneşe
O, arşı dahi aydınlatırken
Ben tüm karanlığımla gözlerimi kapatmaya geliyorum
Söyle denizlere
Tüm mavilikleri karaya vurdurmaya geliyorum
Bak gözlerime
Ben eski yaşlardan kalma tuzlar görüyorum
Kızarmış göz bebeğimden ötesi
Ağlayamadan her gün kuru kuruya ölüyorum
Ört dolunayın üstünü
Her gece onunla birlikte üşüyorum
Görebileceksen eğer bak gönlüme
Lakin bugün aşkına varmaya değil
Bir cevap bulmaya yürüyorum...
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Ve bakıyordum gökyüzüne
Parlaktanda parlaktı
Bulutlar sarmış etrafı
Galiba mevsim sonbahardı
Gözlerim kanlı, kirpiklerimde nem
Sabahlar sanki güneş kadar uzaktı
Düşüncelerim tedirgin
Gitmek zamanı yaklaştı
Telaştan çok sükunet hakim
Ruhum ölümle koklaştı
Duvarlarım bomboş
Perilerim sarhoş
Avuçlarım terli
Yüreğim kapkaranlık
Gözlerimin perdesi indi
Yaşadıklarım düşlerimle yan yana
Bu sefer ki gidişim diğerlerinden başka
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Parlaktanda parlaktı
Bulutlar sarmış etrafı
Galiba mevsim sonbahardı
Gözlerim kanlı, kirpiklerimde nem
Sabahlar sanki güneş kadar uzaktı
Düşüncelerim tedirgin
Gitmek zamanı yaklaştı
Telaştan çok sükunet hakim
Ruhum ölümle koklaştı
Duvarlarım bomboş
Perilerim sarhoş
Avuçlarım terli
Yüreğim kapkaranlık
Gözlerimin perdesi indi
Yaşadıklarım düşlerimle yan yana
Bu sefer ki gidişim diğerlerinden başka
Orçun Fırat UYGUROĞLU
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)